2025 Yılında Türk Hukukunda Boşanma ve Nafaka Sistemine Derinlemesine Yaklaşım: Yasal Çerçeve, Uygulama Sorunları ve Reform Arayışları
Aile birliği, sadece duygusal ve sosyal değil, aynı zamanda ekonomik bir birlikteliktir. Evliliğin son bulması, rekabet arasında sadece duygusal değil; mali, mülkiyet ve sorumluluğun sorumluluğuna son verir. İşte bu konumda nafaka sistemi devreye giriyor: boşanmanın ardından zayıf tarafın korunması, ekonomik adaletin sağlanması ve yaşam standartlarının çok keskin biçimde düşmemesi adına.
Ancak Türkiye'de 2025 yılı itibarıyla mevcut süreç yoksulluk nafakası sistemi, ciddi tartışmalara ve uygulama sorunlarına devam etmektedir. Bu kapsamlı Türk Medeni Kanunu'ndaki düzen, nafaka sisteminin anayasal, toplumsal ve pratik boyutlarını bütünsel olarak analiz etmektedir.
“Boşanma kusuru zayıflıktan düşecek taraf, kusuru daha ağır bir şekilde tükenmesiyle, diğer taraftan mali güç oranında süresiz olarak nafaka istemekle.”
Bu hükümde üç temel kriter yer alır:
- Nafaka talep eden taraf, boşanma nedeniyle zayıflığa düşmelidir.
- Talepte bulunan taraf, karşı pazara göre daha ağır kusursuzlukluluk.
- Nafaka süresiz olabilir.
Sistemin en çok eleştirilen kısmı da “süresizlik”'dir. Kadın veya erkek fark etmeksizin, yıllar boyunca bir kişinin ödeme yapması, yeniden evlenen eşler arasında eşitsizlik ve gerilim yaratabilir.
Velayeti kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine mali gücü oranında katılmakla yetiniyor.
Evli kalınan süre boyunca veya boşanma sürecinde maddi desteğin sürdürülmesi işlemi devam eder.
Yargıtay'ın genel yaklaşımı, mağduriyetin önlenmesi ve sosyal dengenin gözetilmesi yönündedir. Ancak bazı uygulamalarda dünyada ciddi adaletsizlik düzeyi yaratılmaktadır.
Emsal Karar: 2.Hukuk Dairesi 2012/5314 E., 2012/20189 K., 04.09.2012 T.
" Boşanma kusuru düşecek taraf, kusuru daha ağır sızıntıyla geçimi için diğer tüm mali güç oranlarında sürez olarak nafaka imkanı .
Bu parçalar, özellikle kısa süreli evliliklerde uzun süreli nafaka zorunluluğu doğurduğu için, çok sayıda erkek (ve bazı kadın) yaşam boyu maddi sorumluluklara neden olmakta.
Örneğin 6 ay süren bir evlilikte, 15 yıl süren nafaka ödemesi gerçekleşebilmektedir. Bu da adil, ölçülü ve hakkaniyetli olmayan bir uygulama doğurmaktadır.
Anayasa’nın 10. maddesi uyarınca kadın ve erkek eşittir. Bu bağlamda, nafaka sisteminin bir tarafı sürekli borçlu hale getirmesi; diğer tarafı ise ömür boyu destek alan bir pozisyona yerleştirmesi, bu eşitliğe aykırılık tartışmalarını doğurmuştur.
Anayasa Mahkemesi henüz bu konuda açık bir iptal kararı vermemiştir. Ancak bireysel başvurular artmakta ve bu konudaki anayasal denge her geçen gün daha fazla tartışılmaktadır.
Hayır, henüz yasalaşmış bir değişiklik yok. Ancak Meclis'te görüşülen düzenlemeler süreli nafaka sistemine geçişi hedefliyor.
Yeniden evlenme durumunda nafaka hakkı kendiliğinden sona erer. Ancak birlikte yaşama, nişanlı gibi yaşama durumlarında hâkim iptal kararı verebilir.
Evet. Medeni Kanun cinsiyet ayrımı yapmaz. Erkekler de yoksulluğa düşecekse nafaka alabilir. Bu kararlar istisna olsa da Yargıtay içtihatlarında mevcuttur.
İcra İflas Kanunu m. 344 gereği tazyik hapsi uygulanabilir. Bu, ödeme yapılana kadar süren bir özgürlükten yoksun bırakma işlemidir.
Evet, bu son yıllarda Yargıtay tarafından dikkate alınmaktadır. Aktif iş gücünde olan veya düzenli geliri olan eşe nafaka ödenmesi hakkaniyet dışı olarak değerlendirilmiştir.
Nafaka sistemi reformu, yalnızca hukuki bir ihtiyaç değil, toplumsal barışın dönemi için bir korunacaktur. Kadının ekonomik olarak serbest kalması, bireyin ömrü boyunca cezalandırılmaması, çocuğun üstünlüğünü koruması, ancak sahip olduğu ve akılcı bir hukuk sistemiyle mümkündür. 2025, bu dengeyi sağlamak için bir fırsat olabilir. Detaylı bilgi almak için bize ulaşabilirsiniz.